Atilla Şenkon`dan "Ten Yükü"

http://www.youtube.com/watch?v=Zq_nhpnt-Hc (Yazma sürecini ele alıyor) Kitabı okumayacak olsanız bile yazarı çok seveceksiniz. Şahsen ben izlerken yıllardır tanıyormuşum gibi hissetdim.
Ha bir de Facebook sayfası var. https://www.facebook.com/attila.senkon

"İlk Söz Yerine" kısmında yazarın Georges Perecin Yapboz alıntısnı görüyoruz. Bu alıntı hikayenin çekirdeğini oluşturuyor aslında.Hayat yapboz parçalarından oluşur ve tamamlanması için her birinin olması gerektiği yere konması gerekiyor, yoksa hep bir yarım kalmışlık hissiyle yaşar insan.
Ten yükü
hikaye içinde hikaye olarak tasarlanmıştır. Hikayeler şöyle sıralanmış Ten Yükü, Yürekte kanat sesleri, Bir Öykünün Öyküsü veya Bir İntihar Provası, Sarıya Boyalı İhanet, ve Yüzleşme. Her bir öyküde yazar hem
kendi yazma sürecini anlatıyor, hem de kendisinin haberi olmadan karakterin
özgürce hareketlerinden bahsediyor. Yaratıcılığını kaybetmiş yazarın son
çırpınışları gibi gözükse de aslında yepyeni bir yaratıcılığa kavuşmuş
bulunuyor. Yani bir şeyler üretememenin kendisi bir üretime dönüşüyor. Her bir
hikaye ötekinin devamı olmaya namzet. Kitap
hem hikayelerden oluşan bir roman, hem de romanın hikayelere bölünmüş şekli. Edebi türler arasındaki bu gidiş gelişler Postmodern edebiyatın ana
malzemesimidir.Önce ten yükümüzle tanışıyoruz, daha sonra bir erkeğın kendi ``erkekliğini`` sorgulamasıyla tanışıyoruz. Yüreğinde sürekli bir kanat sesi işitiyor arkadaşını düşündüğünde. E doğal olarak eşcinsel olabileceğinden şüphelenip ruh doktoruna gidiyor. Sorulan soruları cevaplarken kendi sorularına cevap buluyor ve gerçekle kavuştuğu için zaman kaybetmek istemiyormuşçasına yerinden fırlıyor. Onun seçiminin eşcinsellikten yana olduğuna inandım ben, tabi başka okuyucular öyle düşünmeye bilir. Yazar seçimi okuyucuya bırakıyor, okuyucu kendisi böyle bir durumda hangi kararı verirdise o kararı vermesini istiyor.Üçüncü aşamada gerçeklerle yüzleşince bir intihar olayı mı var ortada diye panikliyor okuyucu. Daha sonra ihanetin gerçek sebebini düşünmemizi iztiyor yazar. Sırada sarının ihanetin rengi olduğunu hatırlamamız var. Zira ihanet karakterleri ve dolayısıyla bizi bir takım gerçeklerle yüzleştirecektir ki, bu hikaye de son kısımda bizi bekliyor.
"Özgürlük adının
ayaklarına beton dökülmüş birine
verilmesi çelişki değilmi sizce"
Yazar
belki de dünyadaki en ünlü heykel olan Özgürlük heykelinin özgürlük dramını
incelerken aslında kendi yarattığı kahramanların özgürlüğüne değinmiş
oluyor. Elimizde olmadan düşünüyoruz biz de "Bir yazarın yarattığı kahraman ne kadar özgür?", "Yazar kahramanlarını terk edip gide bilirmi?", "Ya da
kahraman yazarı yalnız ve çaresiz bırakabilirmi?" Yazarların çoğunun bir gerekçesi
vardır genelde. "Yazmadan yaşayamam!", "Bir şeyler beni yazmaya itiyor" derler.
Onları yazmaya iten şey kahramanlar mı yoksa? İşte Atilla Şenkon da tam bu
soruları sormamızı istiyor, içinden bir türlü çıkamadığı duruma bizi de ortak
etmek istiyor.
![]() |
Yazara göre Bungee jumping bir intihar provası J |
0 yorum :
Yorum Gönder