3 Aralık 2013 Salı

Ruhi Mücerret

Hızlı akan dünyada, hızlı okunabilecek roman... April yayıncılğa aşık olmama sebep olan roman. Artık bu
yayınevinden çıkmış herhangi bir kitap görsem, onda Ruhi Mücerret tadı arıyorum. Yakın bir arkadaşımı görmüşüm gibi sevinirim. Kara mizahlı, nostaljiyle reel dünya bir arada...

Kitabın soundtrack`i. (Yeni akım, kitap ve soundtrack) http://www.youtube.com/watch?v=5eQ3-27U1aA


Bu tanıtım klibine bayılıyorum! Bu zamana kadar kitabı bu kadar güzel anlatan klib görmedim.
Çağın ruhuna seslenebilen yazarlarımızdan Murat Menteş. Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım`la sadık okur kitlesi kazandı ama Ruhi Mücerret onu bir adım da öteye taşıdı.
Arabesk ve Yeşilçam buluşur romanın sayfalarında. Kapak fotoğrafında bile Orhan Gencebay ve Cüneyt Arkın bizi selamlıyor ve yeni bir okuma serüvenine davet ediyor. Ruhi Mücerret ``saf ruh`` anlamına gelir.Bu  anlamla ana karakter arasında sıkı bir bağın olduğunu hiss ediyoruz hemen. Zira O herkesin gazi ismine duyduğu sempati dolayısıyla dedesi gibi sevdiği biri...
``100`ün büyüleyici dünyasımıdır bizi 100 yaşındaki gazi karakterine bağlayan?`` diye düşündüm. Evet tanıtım reklamını izlediyimde etkilendiğim noktalardan biriydi bu yuvarlak sayı.
Türk Kurtuluş Savaşı`nın yaşayan tek gazisi. Birbirlerini kullanırken daha sonra çok yakın arkadaş oluyorlar. Ruhi Mücerret Civan Kazanova`yla suç ortağı olur istemeden. Civan Kazanova`nın ise Ruhi Mücerret`in beynine müdahele etme imkanı var. Gazinin beynine yerleştirdiği chip`le konuşurken kurduğu diyaloglarda yerli yersiz marka isimleri söyletiyor. Böylece markaların sözcüsü yapar yaşlı gaziyi. Civan Kazanova ise depremde sevgilisiyle beraber hayatın anlamını da kaybetmiştir.
Karakterler çok farklı kesimlerde yaşıtor olsalar da birbirlerine kenetlenmiş durumdalar. Ben onları birbirlerinden ayrı düşünemiyorum nedense. Yani günlük hayatta bir gaziyle bir cani ve diğer karakterleri aynı fıkra içinde bile tahayyül edemeyiz. İşte edebiyatın kutsal gücü bir daha kendini belli ediyor. Bu karakterler sanki elele vermişler de hep bir ağızdan postmodernizm diye haykırıyorlar. Peki onları modernizmin bazen karşıtı bazen de devamı olan postmodernizmin elçileri olarak görmemizin sebebi nedir. Cevabı bana göre şöyle onları bu romanda bir araya getiren sebep neyse, onları postmodern yapan da odur. Bir başka deyişle, günümüz dünyası bunu gerektiriyor ve postmodernizm de geçtiğimiz süreci anlatıyor.
Zaman zaman besmeleyle manevi esintiler duyuyor (ki bu da ironik bir durum), zaman zaman da küfürlerle irkiliyoruz. Bana göre bu roman tam da Doğu diyebileceğimiz dünyayı aynısıyla yansıtmış. Zaten romanın Batı`dan heldiğine inanmıyor Murat Menteş. Bu kadar Batılı hayatı, bu kadar Doğu`lu anlatan yazar O. Doğulu`dan kastım karakterlerin dünyaya bakışındaki yüzeysellik. Ara sıra beliren şehadet, bessmele, vs. de örnek olarak gösterilebilir.
Bir kadın bir erkeğin kaderimidir? Thomas Merton`u alıntılayarak aşkı kaderle eşitliyorsa Murat Menteş demek ki aşk=kader= kadın/erkek
Markaların Ruhi Mücerret podyumunda muhteşem modellikleri gösteri toplumunda yaşadığımızı hatırlatıyor bize. Arkadaşlarımızın isimleri gibi tanıdık isimler olan Coca Cola, Pepsi ve daha birçok markalar boy gösteriyorlar romanda ama gözteri bir az uzun sürüyor. Bir başka sözle, markalrın üzerinden modern veya postmodern dünyayı tanımlama gereksiz yere uzatılmış.
Aşkı da anlatmış Murat Menteş ama gündelik uğraşlarımıza daha çok değinip gönül işlerini zamanı gelince yaşanacak duyguya çeviriyor. (Öyle değil mi zaten:) ) Bir tarafta Ruhi Mücerret`in Nazlı Hilal`e duyduğu aşk, bir tarafta Civan Kazanovanın Serpil Silahlıperi ve Fujer Fuji ile engebeli ilişkileri.
Merakla takip ettiğim Edebiyat Kokusu programındaki söyleşisini tavsiye ederim.  http://www.youtube.com/watch?v=B3KaobBFD5Q
Söyleşi`den alıntılar: Roman bir naylon/sentetik kaderdir. 11. yy.da Uzak Doğu`da yazılmış Genji Hikayesi`dir.

Alıntılar:
Birinin duygularına haddinden fazla değer verirsen, onu anlaman imkansızlaşır.
Ya Rabbim, bu kadını görünce nasıl da palyaço gien yamyamlar gibi şenleniyorum!
``Hayat`` dedi ``anladıklarımızdan ibaret değil.``
``İnsan yapamayacağı kötülüğü başkasından ummaz`` demişti.
Tembellik duyguları harekete geçirir.
Bencillik, aptalların kendilerine zarar verme yöntemlerinin en yaygınıdrı.
Aşk, birine seni mahvetme yetkisi vermek ve bunu kullanmayacaöına güvenmektir. (Antuan Quentin, Katliamı Önleyen Katliam)
Aşk, bizim gerçek kaderimizdir. Hayatın anlamı tek başına bulamayız. (Thomas Marton)
Kimse bakmıyorken insanların neler yaptıklarını asla bilemezsin (Manastır Muhsin Bey)
``Baudrillard`a göre çağımızda herhangi bir mesajın iletkenlik kazanması, içerdiği terör enerjisiyle doğru orantılıdır.``
Suratına doğru gelen bir mermi görmemişsen, henüz çok şey görmüş sayılamazsın. (Leon Lippi)
``Söylediğimiz tüm sözler ya dua ya bedduadır.``
Her Şey yolundaysa, yeterince hızlı gimiyorsunuz demektir. (Mario Andretti)
En büyük dertler ve belalar, kabul etmediğimiz hatalarımızdan kaynaklanır.
Saklanmak için ideal yerleşimler olan metropoller, kaçaklar için tasarlanmış gibidir. Çünkü insanları birbirinden yalıtır, koparır, ayırır. Dolayısıyla bir tür cezaevi işlevi de görürler. (Sanal alemin hipnotik mimarisi, metropoldeki ``iptilalara`` yeni bir seri ekler.)
Mimari üzerine düşünmek, bizi ideolojik obsesyonlardan kurtarır. Kim ki mimariyi (inşaat ayrı) dert ediyor, kavgayı değil, aşkı seviyor demeektir. (Aşıklar pembe panjurlu evi aşıp, bir aşk ıehri hayal etmeliler.)
Mimarli bilmeden şehirli olunmaz. Sosyalist, özgürlükçü, dindar, muhafazakar, milliyetçi... de olunmaz. Bu yüzden, enkazda yankılanan kuru gürültü dinmiyor. Gömülmenin neresinden dönsek kardır.``
Şeytan güçlü bir müttefik değildir. Ne güçlüdür, ne de müttefik. (Hersey Bosch, Dünya Kaç Gram)
Öldüğün gün, diğerleriyle aynıdır. Sadece biraz daha kısa sürer. (Diop Diaba, Çeyrek Empati)
Kalbin ya paramparça kırılmak ya da taş gibi katılaşmak zorunda kaldığı bu dünyayı terk ediyorum. (Nicholas Chamfort`un İntihar Notu)
Dünya ben öldükten sonra daha hızlı dönecekti. Ve hayat başka romanlarda devam edecek...
Yazık ki ömrün ilk ve son nefeslerinde kahkahaya yer yoktur.

Dikkatimi daha çok çekenler:
Negatif Cinderella efekti
Fil hafızası, deve kini, tilki kurnazlığı
Ghazal Shaker`in Song of the Red Dervish
Etraf ölü diller kütüphanesi kadar sessiz.
``Gelinlik giymiş birine sakın güvenme. Özellikle kadınsa.``



Kitap:                              Ruhi Mücerret
Yazar:                             Murat Menteş
Yayınevi:                         April Yayıncılık
Sayfa Sayısı:                    320 sayfa
Türü:                               Roman
Ne zaman okudum:          Yayınlanır yayınlanmaz
Neden bu kitabı seçtim:    Kitap ismi, kapak fotoğrafı ilginç, ayrıca  Reklamından çok etkilendim
Puanım:                            9
Arka Kapak:                


Dublörün Dilemması ve Korkma Ben Varım’ın yazarı Murat Menteş’ten doludizgin bir roman daha! Sıkı tutunun! İstiklal Harbi’nin son gazisi, 100 yaşındaki millî kahraman RUHİ MÜCERRET; bir dünya starına nasıl dönüşüyor? Zaten ecelin menzilindeyken, esrarengiz psikopat MASUM CİCİ’yi haklayabilecek mi? Mabet filozofu AVNİ VAV'dan daha neler öğrenecek? NAZLI HİLAL’e, 70 yaş farka rağmen nasıl açılacak? Ve son nefesinde kelime-i şahadet getirebilecek mi? Bir gözü mavi, diğeri kahverengi avare CİVAN KAZANOVA; elden düşme ruhunu, şeytana neden satıyor? Depremde yitirdiği SERPİL SİLAHLIPERİ’yi unutmayıp da ne yapacak?
Marifetli afet FUJER FUJİ’den kaçarken neye yakalanacak? Kan kanseri yeğeni OZAN’ı hangi parayla tedavi ettirecek? Alınyazısındaki boşlukları neyle dolduracak? İntiharın eşiğinde tetikte beklerken, kimvurduya mı gidecek? Ziyadesiyle kahkaha ve bir nebze gözyaşı içeren bu serüvende trenler gemilere çarpıyor. İstiklal Savaşı, 85 yıl sonra devam ediyor. Şakaklar matkapla deliniyor. Uçaklar düşüyor. Kaybedenler şampiyon oluyor. Ölüler diriliyor. Serseri kurşunlar uçuşuyor. Ve reklamlar, müşterileri ele geçiriyor!
“100 yaşından küçükseniz, bu romanı mutlaka okuyun!” [EMRAH SERBES]

Y

0 yorum :

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Blog Listem

Photobucket